Velayet davası, boşanmış veya ayrı yaşayan anne-babanın, çocuğun velayetini almak için açtığı davadır. Bu davalarda mahkeme tarafların taleplerini değil, çocuğun üstün yararını esas alır. Yani velayet özünde anne-babaya verilmiş bir hak değil, çocuğun korunması için bir yükümlülüktür. 

En hassas davaların başında velayet davası gelir. Çünkü burada sözkonusu olan ebeveynlerin haklarından ziyade çocuğun geleceğidir. Hukuk sistemimizde velayet, çocuğun fiziksel,duygusal, ve eğitsel yönden gelişimini en iyi sağlayabilecek olan tarafı belirlemek için düzenlenmiş bir kurumdur. Ancak bu süreç çoğu zaman taraflar arasında ciddi bir hukuki mücadeleye dönüşür. 

Türk Medeni Kanununa göre, velayet hakkının kime verileceğine karar verilirken mahkeme çocuğun en iyi hangi ebeveynin yanında yetişeceğini değerlendirir. Küçük yaşlardaki çocukların genellikle anne bakımına muhtaç olduğu kabul edilir. Ancak annenin bakım sağlayamayacak durumda olması sebebiyle velayet babaya verilebilir. 

Aynı zamanda ebeveynin maddi durumu da oldukça önemli bir husustur. Çocuğun eğitim, sağlık ve yaşam standartlarını sürdürebilecek ekonomik ve psikolojik denge önemlidir. Çocuğun huzurlu bir ortamda büyüyüp büyüyemeyeceği, ebeveynin yaşam tarzı, çalışma saatleri ve sosyal çevresi de dikkate alınır. 

Sekiz yaş ve üzerindeki çocukların mahkeme huzurunda veya uzman eşliğinde görüşü alınabilir. 

Velayet hakkı, kesin bir hak değildir. Eğer velayeti alan ebeveyn çocuğa iyi bakmazsa, yaşam koşulları değişirse veya çocuğun üstün yararı farklı bir durumu gerektirirse velayet değişikliği davası açılabilir. Örneğin velayet hakkını alan ebeveyn çocuğa kötü muamele ederse, çocuğu istismar ederse, ebeveynin yaşam koşulları çocuğa zarar verecek biçimde değişirse, çocuğun eğitimi, psikolojisi ve sağlığı tehlikeye girerse mahkeme velayeti diğer ebeveyne verebilir. 

Velayet davası, yalnızca hukuki değil duygusal açıdan da oldukça yıpratıcıdır. Tarafların bu süreçte en büyük önceliği çocuğun menfaatlerini göz önünde bulundurarak hareket etmek olmalıdır. 

Bir avukat olarak en önemli tavsiyem şudur: velayet davasını bir güç savaşı olarak görmek yerine, çocuğun geleceği için en iyi yol haritası olarak değerlendirin. Unutmayın, mahkemeler ebeveynlerin değil, çocuğun kazanmasını ister.